Bir araştırmaya tarafından, katı kurallar çocukları yalan söylemeye itiyor. Fakat yalan ile çocuğun bilişsel yeteneği aralarında bir ilişki de bulunuyor. İşte ilginç sonuçları olan o araştırma…
Baskıcı, otoriter davranış sergileyen anne-babalar, başlıca anlayışsız, hoşgörüsüz ve katı bir tutum içindedirler. "Şiddet yoluyla teftiş" ya da "Sevgiyi esirgeyerek yoklama" ile çocuğun davranışları denetleme edilir. Çocuğa pek çok kural koyarlar, lakin bu kuralların ve yapılmadığı takdirde cezanın nedenlerini açık bir şekilde belirtmezler. Benzer şekilde çocuğa birçok davranışından sonradan, istenen davranışını pekiştirmek için fiziksel ödüller verebilirler. Bahşedilen mesaj; reel sevgi olmayan bir ilgidir. Bu, çocuğun kendine olan güvenini ortadan kaldıran, onun kişiliğini hiçe sayan bir tutumdur. Çocuktan itaat beklerler. Kayıtlı kalıplar içinde, yaklaşık olarak minik bir yetişkin yapma çabasıyla yetiştirmeye çalışırlar.
Otoriter bir aile ortamında yetişen çocuklar ise genel olarak; anne-babanın kurallarını yerine getirme çabasına odaklı olduklarından kendilerini açıklama edemezler, özgüvenleri neredeyse yok gibidir. Stresli ve tedirgindirler. Sessiz, çekingen, başkalarının etkisinde zahmetsizce kalabilen çocuklar olabileceği gibi aralıksız eleştirildikleri için de bayağılık duygusu geliştirebilirler. Bu aşağılık duygusu içindeki çocuklarda, agresif davranışlar ortaya çıkabilir. Olur Ya de en kötü sonucu, çocuk ile anne babanın arasındaki iletişimin azalması ve ilişkinin kopma noktasına gelmesidir. Oysa bu tutum biçiminin yol açtığı bir diğer sonuç daha bulunuyor.
Kanada’da McGill Üniversitesi bilim insanlarının yaptıkları araştırma sonucuna kadar, katı kurallar uygulayan ebeveynler çocuklarını bir yalancıya dönüştürebiliyor.
Bu araştırmaya çocukların sosyal-bilişsel gelişimleri üzerine çalışan ve bu alanda epeyce ünlü bir bilim insanı Dr. Victoria Talwar önderlik etti. Sonuçlara kadar, çocuklarına olan davranışları, koydukları kurallar, verdikleri cezalar açısından katı olan ebeveynlerin bu otoriter davranışları, çocuklarını yalancıya dönüştürüyor olabilir. Bir diğer deyişle herhangi bir kabahat ve istek için zaruri ceza ve yasak atmosferi yaratmak, çocukların bu ceza ve yasaklardan sıyrılmak için yalan söylemesine sebep oluyor.
Bilim insanları yaptıkları araştırma zarfında, efektif genç yalancıları tahsis etmek için planlanmış ‘’Röntgencilik Oyunu’’ adını verdikleri bir test geliştirdiler. Bu testi, birisi epeyce katı kurallara ve diğeri de daha elastik kurallara sahip iki okuldaki öğrencilere uyguladılar. Öğrencilerden, bu test kapsamında arkalarındaki gürültü yapan nesneyi bakmadan varsayım etmelerini istediler.
Bu tahmin oyunundaki kayda değer nokta ise çıkardığı sesten ne olduğu tahmin edilecek nesnelerin sonuncusunun doğal sesinden çok daha bambaşka bir ses çıkartıyor olması. Yani test uygulanan bireyin ilk nesneleri tahmin etmesi basit iken son nesneyi tahmin etmesi için göz ucuyla bakması gerekiyor. Mesela eğer son nesne basketbol topu ise ve bu toptan meydana çıkan ses kumbara sesi ise bu nesnenin ne olduğunu varsayım eden çocuğun göz ucuyla nesnenin ne olduğuna baktığı çıkarımı kolaylıkla yapılabilir.
Baskıcı, otoriter tavır sergileyen anne-babalar, genelde sevimsiz, hoşgörüsüz ve katı bir tutum içindedirler. "Zor yoluyla teftiş" ya da "Sevgiyi esirgeyerek yoklama" ile çocuğun davranışları yoklama edilir. Çocuğa o kadar fazla kural koyarlar, fakat bu kuralların ve yapılmadığı takdirde cezanın nedenlerini açık bir şekilde belirtmezler. Benzer şekilde çocuğa birçok davranışından daha sonra, istenen davranışını pekiştirmek için somut ödüller verebilirler. Bahşedilen mesaj; gerçek sevgi olmayan bir ilgidir. Bu, çocuğun kendine olan güvenini ortadan kaldıran, onun kişiliğini hiçe sayan bir tutumdur. Çocuktan itaat beklerler. Açıklanmış kalıplar içinde, az daha ufak bir erişkin yapma çabasıyla yetiştirmeye çalışırlar.
Otoriter bir aile ortamında yetişen çocuklar ise genellikle; anne-babanın kurallarını yerine getirme çabasına odaklı olduklarından kendilerini ifade edemezler, özgüvenleri hemen hemen yok gibidir. Stresli ve tedirgindirler. Sessiz, çekingen, başkalarının etkisinde kolayca kalabilen çocuklar olabileceği gibi kesintisiz eleştirildikleri için de bayağılık duygusu geliştirebilirler. Bu bayağılık duygusu içindeki çocuklarda, saldırgan davranışlar ortaya çıkabilir. Olur Ya de en kötü sonucu, çocuk ile anne babanın arasındaki iletişimin azalması ve ilişkinin kopma noktasına gelmesidir. Ancak bu tavır biçiminin yol açtığı bir başka netice daha bulunuyor.
Kanada’da McGill Üniversitesi bilim insanlarının yaptıkları araştırma sonucuna tarafından, katı kurallar uygulayan ebeveynler çocuklarını bir yalancıya dönüştürebiliyor.
Bu araştırmaya çocukların sosyal-bilişsel gelişimleri üstüne çalışan ve bu alanda oldukça ünlü bir bilim insanı Dr. Victoria Talwar liderlik etti. Sonuçlara tarafından, çocuklarına olan davranışları, koydukları kurallar, verdikleri cezalar açısından katı olan ebeveynlerin bu otoriter davranışları, çocuklarını yalancıya dönüştürüyor olabilir. Bir başka deyişle herhangi bir suç ve arzu için cinayet ve yasaklanmış atmosferi yaratmak, çocukların bu cinayet ve yasaklardan sıyrılmak için yalan söylemesine sebep oluyor.
Bilim insanları yaptıkları araştırma kapsamında, efektif genç yalancıları devretmek için tasarlanmış ‘’Röntgencilik Oyunu’’ adını verdikleri bir deneme geliştirdiler. Bu testi, birisi epeyce katı kurallara ve diğeri de daha esnek kurallara sahip iki okuldaki öğrencilere uyguladılar. Öğrencilerden, bu test zarfında arkalarındaki gürültü yapan nesneyi bakmadan tahmin etmelerini istediler.
Bu tahmin oyunundaki manâlı nokta ise çıkardığı sesten ne olduğu tahmin edilecek nesnelerin sonuncusunun doğal sesinden çok daha ayrı bir ses çıkartıyor olması. Yani deneme uygulanan bireyin ilk nesneleri tahmin etmesi kolay iken son nesneyi varsayım etmesi için göz ucuyla bakması gerekiyor. Örneğin eğer son nesne basketbol topu ise ve bu toptan çıkan ses kumbara sesi ise bu nesnenin ne olduğunu varsayım eden çocuğun göz ucuyla nesnenin ne olduğuna baktığı çıkarımı kolaylıkla yapılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder